Maramureş, Romanya’nın kuzeyinde aynı zamanda Ukrayna’ya komşu olan bölgesi. Derelerin üzerine kurulan ahşap çamaşır yıkama havuzlarını, su değirmenlerini, yün eğirerek ip yapan köylü kadınları, kırmızı elma bahçelerini, saman tepeciklerini, öküzle tarla sürenleri, at arabalarının hala yollarda olduğunu görebileceğiniz, zamanın unutulduğu, gözden uzak bir yer Maramureş… Săpânța ise Maramureş’in popüler köylerinden biri, en önemli özelliği ise “Merry Cemetery” yani “Mutlu ( Neşeli ) Mezarlık”ın bu köyde yer alıyor olması ve her yıl ağustos ayında düzenlenen Merry Cemetery festivali ile bir kaç bin insanın köye akın etmesi.
Merry Cemetery Festivali
Temmuz ayından itibaren Maramureş’in köylerinde sırayla yapılan kutlamalar ağustos ayı ortalarına kadar sürer ve nihayetinde festivalin son günü tüm köyler hatta Moldavya’dan bile gelen Romenlerin katılımıyla Sapanta Köyü’ndeki Merry Cemetery ( Mutlu Mezarlık ) önünde toplanırlar… Mezarlığın önünde başlayan festivale katılan köylüler rengarenk ve tertemiz yöresel kıyafetlerini giyerek gelirler, yine yöresel danslarını ve müziklerini coşkuyla sergilerler, 7 den 70 e her yaştan insan dans eser, kalabalık kortej şeklinde köyün sokaklarında yürüyüş ve selamlama yaparlar, yüzlerinden tebessüm hiç eksil olmaz… Festival alanında toplanan kalabalığa kurulan yemek stantlarından ücretsiz yemekler dağıtılır… Teyzeler ise özenle pişirip süsledikleri keke benzeyen ekmeklerini festival boyunca lokma gibi dağıtırlar…
Özetle bu festivalde; Merry Cemetery mezarlığının etrafında herkes mutlu bir gün geçirir.
Festivalin tarihini 3-4 ay öncesinden ilan ettiklerinde biz de seyahat programımızı oluşturuyoruz, uzun zamandır Maramureş’e gelmeyi planlıyoruz ama festivale özellikle denk getirmek istediğimizden öteliyorduk. İstanbul’dan Cluj Napoca’ya gelişimizin ertesi günü rotamızdaki ilk köy olan Breb’e doğru yola çıkıyoruz, aslında 3-4 saatte tamamlayacağımız yolculuk molalarla neredeyse 6 saati buluyor. Tadına doyamadığımızdan mı açlığımızı bastırmadığından mı bilemiyorum ama yol kenarındaki elma ağaçlarından topladığımız kırmızı elmaları yiyoruz. Öyle abartıyoruz ki, arabadan dahi inmeden camdan elimizi uzatıp topluyoruz…
Breb Köyü sen cennetten bir köşe misin…
Maramureş bölgesinde kalacağımız ilk köy Breb, ayrıca köy festivaline de katılmayı amaçlayarak seçiyoruz Breb’i… Köylerin girişinde kocaman ahşap bir tak oluyor, köyün kapısı şeklinde… Breb Köyü’nün kapısından geçtiğimizde cennete düşüyoruz adeta, inanılmaz sevimli, yeşil, doğal… Maramureş için anlattığım tanımlamaları Breb’de görüyoruz. Kalacağımız B&B pansiyonu buluyoruz, odamızı seçiyoruz, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağının renklerini içimde hissedecek kadar mutluyum. Odalarımız o kadar güzel ki, bir gece değil çok gece kalabilirim burada. Duvarlarda asılı desenli havlular, kilimler, rengarenk tabaklar… Yatak miss gibi bembeyaz… Köyü biraz keşfedip akşam yemeğine dönüyoruz… İçtiğimiz holinkalardan olsa gerek yemek sonrası uyku bastırıyor ve yarınki festivali hayali ile erkenden yatıyoruz.
Breb’de ikinci günümüzdeyiz ve akşam üzeri festivalin yapılacağı köy evine giderken müthiş bir yağmura yakalanıyoruz, yollar çamur, araba batıyor, neredeyse seller gidiyor, önce korunaklı bir yerde yağmurun dinmesini bekliyoruz sonra da geldiğimiz gibi köyün girişine geri dönüyoruz, şanslıyız çünkü festivale gelen gençlerle karşılaşıyoruz ve onların minibüsü ile festival alanına çıkıyoruz şarkılar eşliğinde…
Sevimli bir köy evinin bahçesinden yükselen müzik sesleri, yöresel kıyafetleri ile dans eden çoğunluğu gençlerden oluşan topluluk, yemiş ve ekmekten oluşan ikramlıklar, ev yapımı holinkalar ( erikten yapılan alkol oranı yüksek içki) ve işte festival alanı… Saat de tam günbatımı vakitleri, güneşin sarı kırmızı ışığı insanların üzerine düşüyor, ambiyans inanılmaz güzel… Kaynaşmamız kolay oluyor, holinkaların etkisi de var tabi 🙂
Ertesi günü Sapanta’ya doğru yola düşüyoruz, şimdi sırada büyük festival var, Merry Cemetry…
Mezarlığın kendisi de hikayesi de enteresan
Mezarlık festivali için mi bu kadar yolculuk diyebilirsiniz, ama biz bu mezarlıktaki neredeyse tüm mezartaşlarının fotoğrafını çekmişizdir. Üstelik akşam ışığı ve sabah ışığı olmak üzere farklı iki zamanda ve ortalama 4-5 saatimizi buraya ayırıyoruz… Hikayesi nedir peki bu mezarlığın ?
Heykeltraş sanatçısı Stan Ioan Patras, babasını 1. Dünya savaşında kaybettiğinde 9 yaşındadır, yetim kalmıştır, 16 yaşına geldiğinde şiir resim heykeltraş sanatına olan ilgisi ve kabiliyetini kullanmaya karar verir ve SapantaKöyü tepesindeki eski mezarlıkta haçlı , sade mezartaşları yapmaya başlar… Sene 1930’lu yılların başı… Köyün çevresi mayınlıdır, halk köye girip çıkarken canını kaybetmemek için istemeye istemeye koyunlarını mayın kontrolü için öne sürer ve çok sayıda koyun ölürken insanların da hayatı kurtulur, Patraş bunlara tepedeki mezarlıktan tanık olur ve derinden etkilenir, ilk yaptığı mezartaşlarına da minnet duygusunu yansıtmak adına koyun çizmeye başlar…
1935 yılında ise şimdiki Merry Cemetery doğar ve artık mavi ile renklendirilmiş ağaç mezar taşları yapmaya başlar… Peki neden mavi? Patraş, mezartaşı yaparken aslında doğadan ve çevresinden adlığı ilhamla sanatını icra etmektedir. Patraş’a göre;
- Yeşil; yaşamı, doğumu, ormanı
- Kırmızı; tutku, olgunluk ve ateşi
- Sarı; gençliği ve güneşi
- Siyah; yaşlılığı savaşı
- Mavi ise cenneti, saflığı ve dünyadaki yaşamın ötesinde bir şeyler olduğunun sembolüdür.
Bu mezar taşları bildiğimiz türden klasik bir mezar taşlarından olmazlar… Ölen kişinin adını soyadını, doğum ve ölüm tarihinin yanısıra mesleğini, özelliklerini, sevdiği şeyleri şiirsel bir yazı ile anlatır, ayrıca resmeder. Yani şiir ve resimle hem renkli hem de sanatsal bir mezar taşı ortaya çıkarır. Bugün ziyaret ettiğinizde Romence bilmeseniz de mezarın kime ait olduğu ve kişinin yaşamı hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Örneğin hastalığı sonucu ölen biri mi, şarap mı severdi, çiftçi miydi ya da demirci gibi..Köylüler bu mezarlıktakiler için yas tutulmasını, ağlanmasını yasaklarlar, çünkü onlar öldükten sonra da yaşamın devam ettiğine inanıyorlar, ölüm sadece başka bir maceraya açılan kapıdır , bunun için de üzülmek gözyaşı dökmek gereksizdir. Yaşamaktan korkmayanlar ölmekten de korkmazlar… “Mutlu Mezarlık” ismi de buradan geliyor.
Diğer taraftan bir süre sonra siparişler artar ve Patraş yanına bir çırak alır, amaç hem daha çok mezar taşı yapabilmek hem de işini gönül rahatlığı ile devrecek birini yetiştirmektir. Patraş 1977 de vefat edince Merry Cemetery mezarlığının ön sırasına defnedilir, mezartaşını ise çırak olarak yanına alıp yetiştirdiği Dumitru yapar… Merry Cemetery’deki mezartaşları sadece ve sadece Patraş ve Dumitri tarafından yapılmış olması da çok özel bir durum bana göre…
Buraya kadar gelmişken Dumitri’yi buluyor ve atölyesinde ziyaret ediyoruz… Hala devam ediyor mezartaşı yapımına…Dumitri şimdilerde 60 lı yaşlarında ve işine özenle yapmaya devam ediyor. Bir mezartaşını ortalama 2 ayda tamamlayabiliyor. İnsanların çoğu hayatta iken gelip mezartaşlarının siparişini veriyorlar, ne kadar çok resim ve yazı istenirse fiyat ona göre artıyor ve dolayısı ile insanlar bütçesine göre sipariş veriyor. Mezartaşının fiyatı 500 eurodan başlıyor ve üzerine nakşedilecek resme, yazıya göre artıyor… Bazı mezarlarda resimler bir taraf bazılarında iki tarafta, farkın nedeni bu bütçesi. Atölyenin bir tarafındaki ev Patraş’ın eşyalarının sergilendiği müzeye dönüştürülmüş, cüzi bir ücretle ziyaret edilebiliyor, Patraş’ın hayatından kesitler, yatağı, döneme ait fotoğraflar ve eşyaları görebilirsiniz.
Merry Cemetry’de 800 civarında mezartaşı bulunuyor, mezarlığın toplam kapasitesinin ise 5000 civarında olduğu söyleniyor, alanın içinde ahşap bir de kilise yer alıyor. Mezarlığa giriş 5 TL karşılığı Romen parasına civarında… Merry Mezarlığı açık hava müzesi gibi ziyaret edilebilen ve Unesco Korumasında olan bir mezarlık.
Karnaval tadında mezarlık festivali
Festival günü sabah erkenden müzikler yükselmeye başlıyor yine, madem ağlamak yok çalsın davullar… Sapanta Köyü’ne insanlar akın akın geliyorlar. Sadece Maramureş köylerinden değil, Moldovya’dan, Ukrayna’dan, Romanya’nın değişik şehirlerinden oldukça kalabalık bir katılım var, tek Türk grup biziz ve tesadüfen Kanal D Romanya haber ekibi ile karşılaşıyoruz, kısa bir röportaj dahi gerçekleştiriyoruz.
Halkın festivale olan ilgisi inanılmaz… Kıyafetleri, makyajları, dansları, ekip ruhu içinde ve özenle hazırlandıkları her hallerinden belli. Dans eden nineler dedeler beni şaşırtıyor, müziğe kaptırıp kendilerini öyle harika dans ediyorlar ki, tam da ” Merry Cemetery” festivalin ruhuna uygun…
Bizim fotoğraf ve video çekimlerimize oldukça samimi karşılıyorlar. Kortej yürüyüşüne eşlik ediyoruz, danslarına, şarkılarına, yemeklerine katılıyoruz ve gerçekten çok eğleniyoruz.
Bu mezarlıkta ağlamak yok, yas yok… Hayat devam ediyor…
NTV Radyo’da katıldığım ve Merry Cemetery’yi anlattığım Yol Notları programının linkini de şuraya bırakıyorum, yazıyı sesimden dinleyebilirsiniz 🙂 Tıklayınız…
4 yorum
Yazınız bilgilendirici olduğu kadar baştan çıkarıcı. Romanya da böyle Renkli yerlerin olmasını elbet bekliyordum ama bu biraz fazla cici. Üstelik söz konusu bir mezarlık 🙂
diğer yazı geliyor yolda, Romanya’yı çok sevdim ben, keşke ulaşım daha ucuz olsa da daha sık gidebilsem… Renkler doğal ve otantik, turistik olmayışı etkileyici bana göre…
Çok bilgilendirici bir yazı olmuş, teşekkürler Oya. Doğasının enfes olduğunu biliyordum ama ilginç köyleri ve kültürü ile daha da ilgimi çekti. İlk fırsatta gideceğiz 😊.
Romanya’da bir düğün görmek istiyorum, hala geleneksel kutlamalar devam ediyor köylerinde… Motorla da enfes manzara eşliğinde yolculuk güzel olur:)