Leyleklerin ve Türk dizilerinin gözdesi; Gölyazı

6

Gölyazı, fotoğraf çekmeye yeni başladığım yıllarda yani on sene kadar önce, günbatımında ağların denize atıldığı kadrajlarda aklıma takılmış ve bir haftasonu sabahın erken vakti yollara düşmeme neden olmuştu.  On yıl aradan sonra bu baharda ikinci ziyaretimi gerçekleştirdim, hem yeni hem de eski Gölyazı’yı gören bir göz olarak karmaşık duygular taşıdığımı belirterek  ( sebebini yazının sonuna sakladım) anlatmak istiyorum.

Gölyazı  ve tarihçesi

Bursa’ya yaklaşık 40 km uzaklıktaki Gölyazı, Uluabat Gölü ( Apolyont Gölü) üzerindeki bir yarımada üzerinde kurulmuş. On sene önce bir köy idi, sonrasında Bursa’nın Nilüfer ilçesine bağlı bir mahalle konumunda. Tarihçesi M.Ö. 5. yya kadar uzanan Gölyazı yörenin en eski yerleşim yerlerinden, Apolyont Gölü kenarındaki eski kentin adı da “ışık, güneş ve sanat tanrısı” olan Apolloon’dan  alıyor; Apollonia… Gölyazı’nın yakın çevresinde irili ufaklı dokuz tane ada var, bunlardan Kız Ada üzerinde Apollon Tapınağı, Manastır Adası’nda ise kilise kalıntıları günümüze kadar ulaşmış.

Gölyazı, bir köprü ile anakaraya bağlanır, aslında yarımada demek ne kadar doğru bilemiyorum. Anakara kısmında Gölyazı’ya girişte 19.yy dan kalan Aziz Panteleimon Kilisesi yakın zamanda restore edilerek kültür merkezine dönüştürülmüş, on yıl önceki ziyaretimde çatısı tamamen açıktı, duvarları yıkık, içi otlarla dolu bir harabe idi. Aziz Panteleimon Kilisesinin en önemli özelliği inşaasında ray kullanılmış olması, Köyün kuzeyindeki Zambak Tepe günbatımı için ideal seyir alanıdır, göl manzarası ve adalar en güzel buradan izlenir. Ayrıca yine bu bölgede vakti zamanında 4,000 kişilik antik tiyatro varmış, şimdilerde sadece tabelası var, antik tiyatro yıkılmış ya da hiç gün ışığına çıkartılmamış.

Anayoldan Gölyazı’ya mesafe yaklaşık 6 km, yol tam da Gölyazı’ya ulaştığında solda görünen yel değirmeni  Osmanlı’dan kalma. Yığma taştan inşa edilmiş değirmenin yüksekliği 5 mt, bu yapı da yine Nilüfer belediyesi tarafından restore edilerek yaşatılıyor.

Ağlayan Çınar koruma altında

Zamanında Türkler ile Rumlar Gölyazı’da da birarada yaşarlarmış, birbirine aşık olan  bir Türk & Rum çifti maalesef mübadele ile ayrılmak zorunda kalmışlar. Aşk acısı, gözyaşları, sevenlerin ayrılması ile yöre halkı çınara Ağlayan Çınar adını vermiş efsane bu şekilde anlatılıyor. Ama çınara ağlayan çınar denilmesinin nedeni, ağacın içinden su çıkıyor olması. Gölyazı’nın anakaraya bağlandığı noktada yer alan Ağlayan Çınar oldukça geniş bir ağaç, yaşı da tahminen 750… Düşününce yaşayan tarih diyebiliriz aslında. Üzerindeki hasta yerler bakıma alınmış olsa da insanların fotoğraf için üzerine çıkması engellenemiyor.

Gölyazı’nın balıkçı kadınları

Uluabat Gölü, dünyada 38 üyesi olan ” Yaşayan Göller Projesi” içinde yer alan bir göl. Gölü besleyen en önemli kaynak Mustafakemalpaşa akarsuyu. Çoğu yerde derinliği 1-1,5 metre olmakla birlikte en derin yeri 2,5 metre. Gölün hem içi hem de üzeri barındırdığı canlı türü açısından zengin. Turna, sarı sazan, yayın gibi balıklar doğal yolla yetişiyor. Eskiden kerevit de  bolmuş. Köy halkının geçim kaynağının ilk sırasında ise balıkçılık geliyor. Kadınlar da erkekler gibi balığa çıkarlar Gölyazı’da ve sabahın erken vaktinde balıktan dönerek mezatı kuruyorlar. Başka yerlerde pek görmedim ama Gölyazı’nın kadınları balıkçılıkla çok fazla haşır neşirdir.

Leyleği havada görmek

Uluabat Gölü, leyleklerin göç yolu üzerinde önemli bir duraklama noktası. O nedenle bu yörede leyleği havada görmek çok zor değil:) Gölyazı da leyleklerin sevdiği bir bölge. Mahalle aralarındaki elektrik direklerinde çok sayıda leylek yuvası görmek mümkün. Ayrıca Nilüfer Belediyesi tarafından Eskikarağaç’da 2005 yılından bu yana Leylek Şenliği düzenleniyor.

Kuş fotoğrafına ilgisi olanlar göl çevresinde kuytuya yatarak harika kuş kadrajları yakalayabilirler. Leylek dışında karabatak, tepeli pelikan, bıyıklı sumru görmeniz muhtemel…

Fotoğrafçılar için bereketlidir Gölyazı

Fotoğrafçılar için sandallar, ağlar, günbatımları hoş kadrajlar verir. Bu açıdan Gölyazı fotoğraf turlarında oldukça bereketlidir. Hedeflenen kareler ya gündoğumunda ya da günbatımında yakalanır bu coğrafyada. Gölün suyu yükseldiğinde  gölün içinde kalan zeytin ağaçları da enteresan… Mevsim iyi ise bir sandal kiralayıp balıkçı teknelerinden birini takip etmek güzel bir fikir olabilir.

Gölyazı’da nerede ne yenir, ne alınır?

Buraya kadar geldiyseniz sakın dışarda bir gözleme yerim diye düşünmeyin, ortalık toz toprak iken dışarda ne çay içilir ne bir şey yenilir. Tavsiyem;

  • Apolyont Et Balık Restoranta, göl balıklarından ortaya karışık güzel olur. Yayın, turna, sazan  gerçekten leziz… Ama sabah erken geldiyseniz balkon kısmında manzaraya karşı kahvaltı da alabilirsiniz. Restoranın yeri kilisenin çapraz karşısı, çok yakın…
  • Faik bey Konağı; camiinin arkasından devam ettiğinizde karşınıza bir yokuş gelir, yaklaşık 150 mt sonra merdivenlerden inerek göl kenarındaki Faik Bey konağına ulaşabilirsiniz. Kahvesi, çayı ve ortamı güzel bir yer. Hem terası hem de iç kısmı keyifle oturacağınız bir yer.

  • Kilisenin hemen çıkışındaki peynirciden taze peynir, yumurta, köy ekmeği alabilirsiniz.
  • Gölyazı’ya girişte karadut şerbeti satılıyor, aynı  zaman kavanozda karadut özü de alıp evinizde kendi şerbetinizi kendiniz yapabilirsiniz.
  • Yine köyün girişindeki bişici teyzenin bişileri çok leziz…
  • Tarihi Gölyazı Hamamı ise cafeye dönüştürülmüş, içini görmek istiyorsanız bir çay içebilirsiniz.

Türk dizileri de Gölyazı’yı seviyor

Yakın zamanda Star Tv’de gösterilen ve izlenme oranı yüksek olan İstanbullu Gelin dizisinde gördüğümüz Gölyazı’ya olan ilgi her zaman yüksek oldu aslında. Dizilerin çekildikleri yerlere ilgi inanılmaz artıyor, Gölyazı sahilinde arkada renkli sandallar, göl görüntüsünü gören halkımız soluğu Gölyazı’da almış olmalı ki köyü ziyaret edenlerin sayısı yaşayanlardan daha fazla. Bu durum köyün ekonomisine katkı sağlamıyor değil, çay bahçeleri, restoranlar neredeyse full diyebiliriz. Ama keşke belediye hizmetleri de iyi olsa ve köy bu durumdan fiziken zarar görmese. Gölyazı’da çekim yapılan dizilere gelecek olursak;

  • İstanbullu Gelin
  • Güneşi Beklerken
  • Balık
  • Sen Benimsin

İstanbullu Gelin’in Gölyazı sahnesi gayet keyifli görünüyor.

Gölyazı’da son 10 yılda değişen şeyler

On sene önce Gölyazı’ya geldiğimde köy meydanı inanılmaz sakindi, çınar ağaçları altındaki çay bahçesinde üç beş amca oturmuş sohbet ediyor, çay içiyor, gazete okuyordu. Şimdilerde ise neredeyse oturacak sandalye bulunamıyor, meydan köy meydanı gibi değil de Eminönü meydanı gibi kalabalık.

On sene önce Gölyazı sokakları inanılmaz pislik içinde idi, evlerin önünde çöp poşetleri, hatta çöplerin dağıldığı çöpler, kötü koku, bir vurdumduymazlık… Köyün muhtelif yerlerinde belediye billboardlar yapmış ve Gölyazı’yı tanıtan fotoğraflar asmıştı, sonra farkettim ki o fotoğraflarda dahi çöp poşetleri vardı. Ne değişmiş derseniz, çöpler belki bu kadar ortada değil ama hala temiz değil sokaklar, şimdi de inanılmaz derecede toz toprak her yer. İnsanlar yürüyemiyor, sokaklar şantiye alanı gibi. Üzerine bir de ziyaretçileri ilave edin, her gelen söyleniyor, ne var bu Gölyazı’da, niye geldik.

Sosyal medyada hep paylaşılır ya ” burası Avrupa’da olsa beğenirsiniz, ama Türkiye’de”… Gölyazı için de görmüştüm bu paylaşımı… Ama itiraf etmeliyim ki;

  • Gölyazı Avrupa’da olsaydı tertemiz olurdu, yılda bir kaç gün film çekilecek diye değil, yılın her günü temiz olurdu…
  • Popüler oldu diye köyün içine kadar arabalar giremezdi,
  • İnsanlar geliyor diye kaç yüzyıllık tarihi hamam kafeteryacıya kiraya verilmezdi.
  • 750 yıllık ağacın üzerine insanların çıkmasına izin verilmezdi.
  • Sandalcılar para kazansın diye saltanat kayığı ile göl turu satılmazdı.
  • Canım köy meydanına tahta sandalye varken plastik sandalyeler sıralanmazdı.
  • Tüm sokakları alt yapı yapılacak diye aynı anda kazılıp, aylarca sürecek olan bir  yol çalışmasına maruz bırakılmazdı.

Ne var bu Gölyazı’da …:)) Yukarıda yazdıklarım var:) Bu yazıyı okuduktan sonra Gölyazı’yı merak edip ziyaret edeceksiniz ya hani, sizden tek ricam son durumu hakkında yorum bırakır mısınız?

 

 

 

Share.

6 yorum

  1. Bursa’nın köyleri ile farklı bir yüzü daha var. Gölyazı, Misi, Cumalıkızık.. Yeni nefes alınacak yerlerden biri Gölyazı. Elinize sağlık, güzel bir paylaşım

    • Gölyazı ve Cumalıkızık gördüm ama Misi görmedim, demek ki yolum yine o taraflara düşecek 🙂

  2. Geçen sene uğramıştık senin bugün bahsettiğin inşaat hali o zaman da vardı. Aradan geçen bir yıl içinde hala bitmemiş olması ilginç. Eski hali daha güzeldi. Turizmin girmesi demek her yeri kırıp yıkıp yeniden yapmak değil. Biz o eski hali sevdiğimiz için gidiyoruz ancak bunu anlamayamadı bu kafeleri otelleri inşa edenler.

    • Zehra diyorum ki Gölyazı’yı bize versinler üç ayda çiçek gibi yaparız, ciddiyim… Ama rant kazanma aşkı yok mu insanlarda…

  3. Hülya Büyükoğlu on

    Oya hanım, harika fotoğraflar, harika anlatım. Gitmiş gibi oldu. Elinize yüreğinize sağlık 🙂

    • teşekkürler Hülya hn, olumlu/olumsuz herşeyi yazdım, gitmek isteyenler ne ile karşılaşacaklar bilsinler :))

Yorum Yap

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.