Şanlıurfa’da keşfedilen Göbeklitepe ile değil Anadolu’nun dünyanın bilindik tarihi değişti ve tüm gözler ve turlar Göbeklitepe’ye yöneldi. Ben de en kısa zamanda görmeyi çok istiyorum Göbeklitepe’yi. Mardin’e uçak biletimi aldığım andan itibaren tüm ruhumla ve algılarımla Mardin’e odaklandım ve kendimce gezeceğim yerleri araştırırken Dara Antik Kenti’nin varlığından henüz haberdar oldum. Şaka değil, gerçek… Ben ki antik kentleri seven ve gezen biriyimdir, Göbeklitepe’yi görmeyi hayal ederken Dara da şimdiden heyecan vermeye başladı.
Mardin’den günübirlik aldığım çevre gezisinin programına Dara Antik Kenti de dahildi, bu harika… Çünkü Mardin henüz gezmesi çok pratik bir şehir değil, gezilecek görülecek yerler çok dağınık yerlerde.
Mezopotamya’nın Efes’i diyorlar Dara için
Mezopotamya ovası, dünya tarihinin en eski uygarlıklarının yaşadığı yerlerden, Mardin Müzesi’ni gezerken bunu o kadar derinden hissediyor ki insan, bugüne kadar ortaya çıkartılmış bildiğimiz antik şehirlerden çok daha eskisinin henüz gün ışığına çıkartılmadığını dahi düşünmeye başlayabiliyor. Özellikle Nusaybin Suriye civarında Göbeklitepe’den daha eski bir yerleşimin çıkartılacağını hissediyorum:) Gelelim Dara’ya…
Mardin’e yaklaşık 30 km mesafedeki Dara Mezopotamya Harebeleri ( benim dilim harebe demeye gitmiyor ama bölgede böyle geçiyor adı) Mardin Müzesine bağlı olup girişi ücretsiz, pazartesi günleri ziyarete kapalı, diğer günlerde ise 09:30-12:00 ve 13:00-18:30 arası ziyarete açık. Sit alanın içinde resmi olmayan ve bahşiş usulü çalışan bir rehber ziyaretçilere tarihi bilgiler vererek gezdiriyor ve en fotoğrafik yerlerde gönüllü olarak fotoğraflarını da çekiyor, bu arada Mardin ve çevresinde görev yapanların ( medrese bekçisi, çocuk rehber, servis şoförü ve bilumum kişiler) harika fotoğraf çektiğini de dip not düşeyim:)
Dara’nın antik adı Anastasiopolis, dönemin önemli sınır şehirlerinden. M.Ö 330 lu yıllarda Pers Kralı III.Darius tarafından kurulan şehir, İssos savaşında İskender’e yenilmiş ve şehri teslim etmiş. Bu savaşta İskender 3000 askerini kaybetmiş ve toplu şekilde bu askerler bir galeriye gömülmüşler. Üç kattan oluşan galeride iskeletler görülüyor, bulunan iskeletlerin yanlarında su kaplarının ve kandillerin olmasını ise ruhun cennete yolculuğunda rol aldığına inanış olarak yorumlayanlar var.
M.S. 500 lü yılların başında ise Bizans İmparatoru I.Anastasius Bizans-Sasani sınırını güçlendirmek amacıyla askeri bir birlik kurarak şehiri yaşanacak hale getirmiş, yeni yapılar yapılmış. Şehrin adı da Anastasius’un Şehri manasına gelen Anastasiopolis olarak değişmiş. Sonraki yıllarda ise şehrin etrafı yüksekliği 20 metreyi bulan surlarla çevrilmiş ve gözetleme kuleleri yapılmış.Kentin etrafında 4 km uzunluğunda surlar inşa edilmiş, hendekler açılmış ve içleri su ile doldurulmuş. Yapılan bu çalışmaların hepsi güvenlik ve korunma adına olsa da diğer yandan kiliseler, yaşam alanları, toplu mezarlıklar, köprüler, su sarnıçları da kente ayrıca hayat vermiş. Tüm mücadeleye rağmen M.S. 7 yy da Arap egemenliğine geçen şehrin önemi giderek azalmış.
Bölgenin toprak yapısı kireç taşından oluştuğundan kayaların oyulması zor olmamış, bugün ziyarete açık olan kısım toplu mezarların olduğu bölüm…. Burası bile gezerken hayranlık uyandırıyor.
Ocak Köyü’nün içine girip mahalle arasında bir evin önünde duruyoruz, Dara’nın zindanları diyorlar… Aslında yer altına inmeyi ve zindan görmeyi pek sevmesem de gördüğüm fotoğraflardan etkilendiğim için koşar adımlarla en önden gittim. Bir evin bodrum katına iner gibi bir girişi geçtiğimde gördüğüm manzara nefes kesici idi. Burası zindan ya da su sarnıcı olarak kullanılmış, sütunları muntazam ve hiç bozulmamış muhteşem bir yer. Mardin Bienalinde klasik müzik konseri verileceğini öğrendiğimde burada olamayacağım için üzülmüş ama etkinlik için sevinmiştim. Basit bir köy evinin bodrum katında böyle bir değer göreceğinizi hayal bile edemezsiniz.Köyü çıkıp Nusaybin yoluna saptığımızda sağımızdan akan derenin üzerinde su bendi kurulduğunu, amacının ise günümüzde olduğu gibi o yıllarda da suyun değerli olmasından dolayı Suriye tarafına gidişini azaltmak olduğunu öğreniyoruz. Nusaybin’i Perslere kaptıran Bizanslılar suyu güç olarak kullanmışlar… Dünyanın en eski barajları yine bu topraklarda kurulmuş.
1986 yılında ilk defa kazı çalışmaları başlamış ve kentin çok az kısmı ortaya çıkartılabilmiş. 4 km uzunluğundaki şehir surunu düşündüğümüzde gelecek yıllarda Efes vari bir şehir göreceğiz. Agorası, köprüleri, dükkanları, sarnıçları, evleri ile… Sadece mezarlığı bile büyüleyici olan Dara’nın yıllar sonra Mardin turizminde çok özel bir yere sahip olacağı kesin.
Yolunuz Mardin’e düşerse Dara’yı kesinlikle ziyaret edin.
7 yorum
Elinize sağlık, Daha neler göreceğiz, öğreneceğiz 🙂
BIR TARIH HARIKASI MUHTESEM AMA BIR SORUN VAR RESIMLERI YUKARIDAN ASAGI INERKEN BESINCI RESIMMIN UZERINDEKI BETON BINA REZILLIK BUNA TARIH DUSMANLIGI DIYORRUM ILGILENIN LUTFEN
Bu bölgede eski tarihi kent ile güncel dönem üst üste inşaa edilmiş çünkü insanların evlerinin altından mahsenler, tüneller, şapeller çıkıyor. Bu vakitten sonra beton bina olmaz daha fazla, artık yöre sit alan olmuş çünkü… Turist arttıkça müze ve ören yerlere daha bir özen gösterir yetkililer… Mardin’e giden herkes Dara’yı görmeli, sadece eski Mardin ve birkaç manastır görüp dönmemeli…
Dara’yı iki kere ziyaret etme şansım oldu, gerçekten çok etkileyici ve görülmesi gereken yerlerden. ADO’nun bahsettiği bina okul binası, hatta o okulun bahçesi olan alandan da tarihi eserler çıktığını ama gereken değeri göremediğini anlatmışlardı.
Bahsettiğiniz sarnıç da mesela, o bölgede rehberlik de yapan muhtemelen sizi de gezdirmiş olan arkadaşın evinin altında tesadüfen bulunup ortaya çıkartılmış bir yer.
Bu arada gelecek yıllarda Efesvari bir yer olamayacak Dara malesef, çünkü kazı çalışmaları çoktandır durmuş durumdaymış.
Yörede kalıcı “terörsüz yaşam” sağlanırsa, kazı çalışmalarının Dara’da ve çevresinde yeniden başlayacağını umut ediyorum, Göbeklitepe’nin UNESCO listesine dahil edilmesi bence bölgenin geleceğini bu açıdan da olumlu etkileyecektir. Bizim antik şehirlerdeki performansımız maalesef iyi değil, Sagalassos’da bile keşfedildikten kaç yıl sonra kazı başlamış…
Bana gore Mardin tarih ve turizm acisindan ulkemizi ve avrupa’nin en onemli lokasyonlarindandir.keske kiymeti bilinse ve tanitimi yapilabilse
Mardin’in tanıtım açısından sıkıntısı yok bence, yeter ki yörenin güvenliği kalıcı olarak sağlanabilsin… Terör olayı ne kadar uzak olursa, Mardin Diyarbakır turizmden o kadar nasibini alabilir. Ama Mardin’in havası, dokusu bambaşka…