Benim seyahatlere başlamama neden olan, beni ben yapan ” o fotoğrafın içine girme” heyecanımı seviyorum… Bahardan beri Çamlıhemşin yaylalarına dair yapılan tüm paylaşımları takip ediyorum neredeyse, hepsi birbirinden güzel olan yaylalardan biri var ki diğerleri bir yana o bir yana… Pokut Yaylası…
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi yayla, şelale, derelerle dolu bir cennet. İlçe nüfusu 1450 desem inanır mısınız, ama öyle… Büyükşehirlerdeki pasta ustaları, ekmekçilerin çoğunluğu Çamlıhemşinli imiş, gurbete çok göç vermiş bu ilçe. Nüfusu böyle düşük olsa da yaylalarında ve Kaçkarlar Milli Parkında hergün binlerce kişiyi ağırlıyorlar. Kimi günübirlik geliyor geziyor, kimi konaklamalı. Bundan sonra daha çok kişinin ziyaret edeceği kesin, çünkü insanlar artık Karadeniz turlarının klasik rotalarından ziyade daha yukarıları, yaylaları görmek istiyor aynı benim gibi.
Pokut Yaylası; Çamlıhemşin ilçe merkezine 15 km mesafede, Fırtına Deresi ile Hala Deresi’nin oluşturduğu vadide 2150 mt. de konumlanmış, bulutları ve muhteşem manzarası ile gönlümü fetheden yayla.
Pokut Yaylası’na nasıl gidilir?
İstanbul ya da büyükşehirlerden kalkan klasik Karadeniz turları ile zirvelere yakın yaylalara gitmeniz mümkün değil. Yayla yolları büyük otobüslere uygun yollar değil açıkçası. Kendi aracınızla geziyorsanız onu da bir yere park edin ve yöreyi bu yörenin ustaları ile gezin. Karadenizlilerle anlaşmak çok kolay diyemem ama Karadenizliler dilleri kadar sert değildirler, çabuk kızıp çabuk gülerler. Hem yurtdışına gidince de lokal insanlara karışmaya gitmiyor muyuz, öyleyse kendi ülkemizde bunu neden yapmayalım…
Rize’nin Ardeşen ya da Pazar ilçelerinden hergün bir minibüs Pokut Yaylasına gidiyor, konaklamalı gidecek iseniz pansiyonlar da sizi yönlendiriyor. Bizim minibüs 14-15 kişi idi. Şenyuva Köyü’nün çıkışında soldan bir yol dik şekilde ayrılıyor. Bu yol ortalama 1 saatte Sal ve Pokut yaylalarına götürüyor, tabi yolda kalmazsak ya da başkaları yolda kalmazsa… Çoğu zaman tek aracın geçeceği genişlikte olan yol çok da stabil değil. Biz çıkarken sis olduğundan yüksekliği pek hissedemeden çıktık ama inerken sis yoktu ve 2000 metreyi öyle hissettim ki:)
Önce özel araçlarla gelenler kaldı yolda, bizim aracın üstatları yardım edince 15-20 dk. sonra yolumuza devam edebildik. Ama hemen sonra bizim araç kaydı ve kaldık oracıkta… Bu sefer el birliği ile bizim minibüs kurtarıldı ve yaklaşık 1.5 saatte önce Sal Yaylasına, 500 metre sonra da Pokut Yaylasına vardık.
Pokut Yaylasında sisler içinde yürümek
Şenyuva’dan Pokut’a olan yolculuk çok uzun olmamasına rağmen yorucu, kolay değil 2150 metreye kıvrıla kıvrıla çıkmak… Yaylaya varınca patika bir yolu takip edip konaklama yapacağım Pokut Eynetap Yayla Evi‘ne sırtçantamı bırakıp yorgunluğuma rağmen kendimi dışarı atıyorum fotoğraf makinamla.
Sis henüz çökmeye başlamış yaylaya, aşağı mahalle görünmüyor hatta. Yaylada elli civarında ev var, hepsi de birbiri ile oldukça ahenkli görünüyor. Evler çoğunlukla tek katlı ama iki katlı olanlar da var. Ahşap evlerin çatıları kar tutmasın diye dik yapılmış. Karadeniz’de evler arasında uzun mesafeler olur genellikle ama yaylada öyle değil, daha yakınlar.
Ben, önce aşağı mahalle evlerini göreyim dedim, sis ve çiğ damlaları yerleri kayganlaştırmış. Yürürken dikkat etmek gerekiyor. Ekibin diğer kısmı tepeye doğru yürümüşlerdi ve deniz bulutu fotoğrafı paylaşımı ile anladım ki yukarıya çıkma vakti gelmiş. Hava müthiş güzel, sıcak değil ama serin de değil, sadece bir kaç yüz metre tepeye tırmanmam gerekiyor. Nefes nefese kalsam da o anı kaçırmak istemiyorum.
Bulutların üzerinde olmak
Tepeye çıkınca sağım solum önüm arkam vadi ve her yer bulut denizi… İşte kendimi kaybettiğim an bu an. İşte o fotoğrafın içindeyim. İşte ilk defa bulut denizini görüyorum. Bu yükseklikte çiğ damlaları daha çok, çiçeklerin otların üzeri damla damla ve güneşin ışıkları ters açıdan inanılmaz güzel görünüyorlar.
Yorgunluk filan kalmadı bende, bu fantastik ortamda kendimi kaybettim. İçime daha çok çekiyorum havayı, zaman durabilse de keyfini biraz daha çıkarabilsem…
Güneş karşımda, hafiften inmeye başladı, batacak birazdan… Bulutlar ise biraz daha aşağı indi, bulutların hareketleri o kadar hızlı ki farkedilecek, hatta izlenecek kadar hızlı… Güneşi bugün de Pokut’tan uğurladım, şükürler olsun bu güzelliği yaşadım, gördüm…
Sabahı zor etmişim heyecandan, hava müthiş, kahvaltı muhlama kokuları derken zımba gibi kalktım yataktan… İlk yaptığım şey pencereden dışarı bakmak oldu, sisten buluttan eser yok vadide, heryer yemyeşil ladin ormanı ve masmavi berrak bir gökyüzü…
Pokut manzarasında yapılan kahvaltı sonrasında sıra geldi tulum dinlemeye… Yaylaya çıkıp da horon oynamadan inmek olmaz…
Pokut Yaylasında kamp
Pokut, kampçılar için de popüler bir yayla… Ben bulut denizine görmek için tırmanırken iki farklı kamp grubuna denk geldim. Yıldızların altında uyumak ve sabah da mis gibi manzara karşısında uyanmak, çadır ve kamp kulağa hoş geliyor. Ama bu heyecanla bazen bir şeyleri atlıyor olabiliriz. Geride tek bir atık bile bırakmamak gerekiyor.
Yaylanın içinde kamp kurmak yasak. Yaylacılar bu yasağı koymakla haklılar, çünkü burası onların kalıcı köyleri, bizler ise gelip geçiciyiz. Onların yaşamlarını, hayvanlarının yaşamlarını olumsuz etkileyecek hiçbir şeyi yapmaya hakkımız yok. Kamp alanı olarak yaylanın üst taraflarında izin var.
Pokut Yaylasında konaklama
Sayısı son bir kaç yılda artsa da hala 4-5i geçmeyen bir konaklama alternatifi var yaylada… Yayla evleri pansiyona dönüştürülüyor. Benim kaldığım yayla evi çatı katı ile birlikte üç katlı idi. Giriş katı şömineli, mutfaklı, misafirlerin yemek yeyip oturduğu salondan ibaret. Yayla evi pansiyon da olsa nihayetinde ev, içeri girerken ayakkabılar çıkartılıyor terlikler giyiliyor. Üst katlarda ise misafirlerin odaları ağırlıklı olarak iki kişilik organize edilmiş, duş-wc her katta ortak kullanım şeklinde. Temizlik, düzen ve misafir ağırlama için on puan diyorum, gönül rahatlığı ile gelip kalabilirsiniz.
Ama en önemlisi evdeki herkes o kadar uyumlu ki, birbirini ilk kez gören kişiler olmasına rağmen sanki aynı ailenin üyeleri gibiydik sofra etrafında… Bunda misafirler kadar işletme sahiplerinin de payı var diye düşünüyorum. Evin ortamı köy evi gibi, ev yemekleri de annemizin yemeği gibi olunca doyamadık biz Pokut’a…
Notlar:
- Büyüklüğü ne kadar olursa olsun, doğaya çöpünüzü bırakmayın.
- Yaylada yaşayanlara saygılı olun, unutmayın ki onlar ev sahibi.
- Pokut’a doymak için iki-üç gün kalmak gerekir. Hatta eylül sonundan itibaren sonbaharı izleyebilirsiniz.
- Hava 2150 metrede yaz bile olsa serin olur, gelirken çorap hırka gibi bir iki eşya muhakkak getirin çantanızda.
- Rahat yürüyüş ayakkabısı olmazsa olmaz, çünkü doğa yürüyüşünde bacak kaslarınız yeterince çalışacak ayaklarınız rahat olmalı.
- Minik bir sırtçantası, içinde bir meyve ve su her an lazım olabilir.
- Şarj için powerınız dolunuz olsun.
- Yaylada telefonlar ve internet çok iyi çekmiyor, özel bir işiniz varsa bunu bilerek çıkın.
2 yorum
Son dönemde çok fazla pokut fotoğrafı gördüm. Fırsat yaratıp gitmek istiyorum.
Umarım olur.
Zaten en fazla 1 yıl sonra yollar gelişir, eski havası kalmaz, o nedenle en bakir zamanında görmek gerekir diye düşünüyorum… Ctesi pazar haziran 2018 erken rez. tavsiye ederim 🙂