Puglia Bölgesi, İtalya’nın topuk kısmında yani güneyinde, zeytincilik ve üzüm bağları başta olmak üzere İtalya’nın tarım alanındaki en önemli bölgelerinden. İkibin yaşını aşmış zeytin ağaçlarının varlığı Pugli’nın Itria Vadisine ayrı bir değer katıyor. Tarımın ön plana çıktığı Puglia bölgesinde gezilecek görülecek yerler de çok ve İtalya’nın bir çok yerini görmüş gezginler için keşfedilecek yeni bir rota.
Alberobello, Itria Vadisinin üzüm bağları ve zeytinlikleri arasından trulli evleri ile yükselen bir kasabası. Anlamı ” güzel ağaç” olan Alberobello’nun trulli evleri, 1996 yılında Dünya Mirasları Listesine dahil edilmiş. Bizler varlığından henüz haberdar olsak da her yıl onbinlerce kişi masalımsı trulli evlerini görmeye geliyor.
Masalımsı trulli evleri
“Bir varmış bir yokmuş, İtalya’nın topuk kısmındaki Puglia bölgesindeki Itria Vadisinde Alberobello diye bir köy varmış. Dört bir yanı zeytinliklerle çevrili köyde, halk geçimini zeytin toplayarak sağlıyormuş. Puglia bölgesinde harç kullanarak yapılan binalara çok yüksek vergi uygulandığından Alberobellolu köylüler de harçsız ev yapmaya karar vermişler. Vergi memurlarının köye yaklaştığını haber alan köylüler, evlerin çatı kısmındaki en uçtaki taşı çektiğinde tüm çatı domino taşları gibi evin içine doğru yıkılıyor, memurlar da tam bir ev göremediğinden vergi almadan dönüyorlarmış… Sonra da köylüler yine aynı yöntemle çatılarını çabucak örüyorlarmış…”
Puglia’nın masalsı kübik çatılı evlerinin hikayesi işte böyle enteresan. Bölge, 1600’lü yıllarda Napoli Krallığına bağlı iken yeni yapılan evlere yüksek vergi uygulamasının sonucu oluşan bu güzel evler Puglia Bölgesindeki Alberobello kasabasında bulunmakta. Çevredeki bazı köylerde de trulli evleri var ancak sayısı Alberobello’daki evler kadar çok değil. Başlangıçta trulli sayısı 40 civarında imiş. 27 Mayıs 1797 yılında bölgesel özgürlüğün ilan edilmesi ile Francesco D’Amore seçimle başa gelmiş ve ilk sıvalı harçlı trulli evini yapmış, o günden sonra trulli evlerinin sayısı nüfus artışına paralel olarak artmaya başlamış ve sayısı 1000’i geçmiş . Bugün turizm ofisi olarak kullanılan bina, 1797 yılında harç kullanılarak yapılan ilk bina.
Evlerin girişine bir oda ve şömineli mutfak, üst katta ise kiler konumlandırılmış, ihtiyaç duyduklarında ya da evin nüfusu arttığında yanına bir ev daha yapmışlar. Ahırlarını da aynı mimari yine evlerinin bitişiğine inşaa etmişler. Dış duvarlar yörede bol olan kalker taşından ve çift kat yapılmış olduğundan oldukça kalın. 0,80 – 2,70 metre arasında değişen duvar kalınlığı, 1,60 – 2,00 metre arasında değişen yüksekliği olan evler kışın soğuğu yazın ise sıcağı geçirmiyor. Tüm evler beyaz boyalı, çatıları ise doğal taş. Evlerin altlarına ise su sarnıcı yapılmış.
Çatılardaki beyaz semboller, o evde yaşayanların statü, dini inanç ( farklı mezhepler ) ve iyi dilek mesajlarını içeriyor. Ayrıca bu kübik evlerin çatılarının en ucundaki son taşlar da birbirinden farklı şekillerde. Bu taşlarla da yapıyı hangi ustanın yaptığı simgeleniyor, bir çeşit imza diyebiliriz.
Alberobello’da gezi rotamız 1609 yılında yapılmış The Holy Saints Cosmas and Damian Katedrali’nin önünde başladı. Katedralin hemen arkasındaki en büyük trulli evi 1700 yılında yapılmış, günümüzde kültürel etkinliklerin yapıldığı bir sergi salonu olarak kullanılıyor. Bir vadinin iki yakasına karşılıklı konumlanmış trulli evlerinin arasında yürürken insan kendini bir masal köyünde gibi hissediyor. Evlerin bir kısmı pansiyon olarak kullanılıyor, kapılarının hemen üzerindeki küçük seramikte kiralama yapabileceğiniz kişi ya da işletmenin telefon numarası yazıyor. Diğer evler ise hediyelik eşya dükkanı, sanat atölyesi, restaurant, şarap evi vb. Dükkanların bazılarının çatısına ücretsiz çıkıp trulli evlerini panoramik olarak izleme imkanı da var. Hediyelik eşya satan bir kaç dükkanda Türkçe notları görmek şaşırttı ve sevindirdi beni, demek ki Türkler bu bölgenin hatırı sayılır müşterileri arasına girmişler.
Trulli evlerinin en tepesine kadar yürürseniz, 1926 yılında çatıları trulli gibi yapılmış kiliseyi de görebilirsiniz. Yıllar sonra inşa edilmiş olsa da kilisenin evlere benzer bir mimaride yapılmış olması kültürü ne kadar sahiplenmiş olduklarının göstergesi.
Bir çok dükkanın iç ya da dış duvarında Alberobello’nun eski bir fotoğrafları çerçevelenip asılmış. Bereketi simgeleyen horoz figürüne evlerinin bacalarında ya da hediyelik eşya dükkanlarındaki objelerde gördüğümde gözümde hep o eski fotoğraf canlandı.
Alberobello’da yeme içme
İtalya’nın yeme içme açısından en iddialı bölgelerinden olan Puglia Bölgesinde olunca kararsız kalabiliyorsunuz. Seyahat öncesinde kasapların aynı zamanda pişirici olduğunu da okumuştuk, Alberobello’da gördüğümüz ilk kasaba girdik ve bunu deneyimledik. La Fontana 1914 isimli dükkanda pirzola, şiş, sucuk ve bilumum et çeşitleri pişirilmeye hazırlanmış ve et reyonuna özenle dizilmiş. Hangisinden kaç tane istediğimizi söyleyip bitişikteki küçük lokanta odasına geçtik, lokanta odası diyorum çünkü kasabın içinde küçük bir oda şeklinde; servis, lezzet ve fiyat on numara idi.
Alberobello bölgesinde bize önerilen 8-10 tane restaurant vardı ama içlerinden Casa Nova il Ristorante için en lokal ifadesi kullanılınca tercihimizi bu yönde kullandık. Rezervasyon yaptırmadan gitmemenizi öneririm çünkü sezon dışında gittiğimiz halde akşam yemeğinde boş masa neredeyse kalmamıştı. Restoranın yuvarlak masaları beyaz ütülü örtüleri ile oldukça şık bir atmosfer oluşturmakla beraber duvarlarına resmedilen yerel kıyafetli erkekler ve zeytin toplayan kadınlar geçmişle günü birleştiren bir hava yaratmış. Menü ise isteyene alakart, isteyene 3-4 alternatif oluşturularak sunulan fix bir menü. Her şeyden denemek istiyoruz, o nedenle ortaya karışık söyledik.Fotoğraftakileri sıralamam gerekirse; puf börek ve patatesli toplar, ıspanaklı orecchiette makarna ( Puglia’nın olmazsa olmazı ), kavunlu janbon, ravioli, mozzeralla tabağı ve çukolata soslu tatlı. Bu leziz yemekleri yörenin üzümlerinden yapılmış beyaz şarap eşliğinde yedik, yemekten sonra ise tatlı yemiş olsanız da olmasanız da koca bir parça çukolata giyotin bıçaklı bir tahta ile servis ediliyor. Keyifli bir lokantada hem müzik dinleyip, hem sohbet edip, hem de lokal yemekler tatmak için Casa Nova il Ristorante doğru bir adres.
Yemek öncesinde yörenin zengin şarap ve peynir çeşitlerini bir trulli evinde hem tadıp hem de ekstra bilgi almak isterseniz Tholos Wine House keyifli bir mekan. Alışveriş imkanı da olan şarap evi aslında cafe-shop tarzında bir yer. Alberobello’nun likörleri de çok güzel. Fındıklı, bademli, meyveli çok sayıda likör çeşidini Tholos’da hem tadabilir hem de satın alabilirsiniz.
Alberobello’da trulli evlerinde konaklayın
Trulli evlerinin bazılarının kapı numaraları küçük çini ya da fayans üzerinde ve ayrıca telefon numaraları yazılmış. Bu evlerde B&B konaklama yapılabiliyor. Apart şeklinde organize edilmiş evler, beyaz eşya ve tv dahil her türlü mutfak ekipmanı ile oldukça konforlu. Kahvaltı mekanı ayrıca bildiriliyor. Bizim kaldığımız Tipico Resort evi dört kişilikti ve geceliğine kahvaltı dahil 100 Euro ödedik. Yaz aylarında rezervasyonsuz gidilirse istediğiniz gibi bir ev bulmakta zorlanabilirsiniz. Fotoğrafta görülen telefon numaraları ile irtibat kurabilirsiniz.