Savaştan önceki Suriye

0

2011 yılının baharından bu yana iç savaş yaşayan Suriye’ye Ekim 2009’da Azgezmiş Fotoğraf  grubu ile gitmiştim. Seyahat öncesinde hiç bir fikrim yoktu beni nelerin karşılayacağı konusunda, ama bugün düşünüyorum da ne iyi etmişim de gitmişim, Şam’ı Palmyra’yı görmüşüm diyorum. Yazı içindeki fotoğraflarda yer alan binaların sanırım tamamı savaşta yıkılmıştır, insanları ise dilerim hayattadırlar… Savaştan hemen önce gerçekleşen bu seyahatte beklentilerim fazlası ile yerini bulmuştu, Halep’te sadece bir gün gezebilmiştim ve bu bana yetmemişti, Halep’te 2-3 gün geçirmek için yeni bir seyahatin uçak biletlerini dahil almıştım ki iç savaşın ilk günlerine denk geliyordu, gidemedim…

Savaştan önce Suriye gezisi

İstanbul’dan aylar önce ekonomik fiyata aldığımız uçuş ile toplanma noktamız olan Gaziantep’e geldik. Tur otobüsü ile yolculuğumuz başladı, önce Kilis’de gece vakti bir yemek ve dinlenme molası, ardından devam ederek Suriye sınırına vardık, pasaportlarımız topluca memura teslim edildi, vizeyi kapıdan aldık (tam da bizim seyahatimizden sonra Suriye vizesiz geçiş yapılan ülkeler arasına girdi ) .

Seyahatin ilk noktası Şam, sınırdan sonra yaklaşık 5 saatlik bir otobüs yolculuğu bekliyor bizi, gün henüz ağarmış ve biz Suriye’yi görmeye başlamıştık ki yol üstü bir dinlenme tesisinde kahvaltı molası verildi. Elimizi yüzümüzü yıkalım diye lavaboya gittik, tuvalet taşları neredeyse bizim köy tuvaleti gibiydi, aşağısı boş ve ayaklarını yanlara koyuyorsun:) , o günkü hali ile Türkiye’nin 20 sene önceki haline benziyor diye düşünmüştüm.

Maaloula Maaloula-syriaŞam’a yaklaşık 54 km kala Maaloula köyünde kısa bir mola veriyoruz. Maaloula, Hz.İsa’nın konuştuğu ve İncil’in yazıldığı dil olan Arami dilinin hala konuşulduğu dünyada yegane yer, burada hristiyanlar ve müslümanlar beraber yaşıyor, nüfus 3000 civarında, köyde St. Sergio ve St. Bacchus manastırı ile suyu kalmamış dar bir kanyonu geçerek varılan St.Tekla manastırı mevcut, üçünü de gezdik .Maaloula konumu, evleri,mimarisi, dinsel karma yapısı ile Mardin’i andırıyor, kendimi yabancı bir ülkede hissetmiyorum burada.

Şam ( Damascus )damascus-şam-syria-suriyeŞam, her şehir gibi eski / yeni yerleşim yerleri olan tipik bir Arap kenti olmakla beraber genel olarak Güneydoğu şehirlerimizden farksız gibi. Otobüsler 70’lerden kalma, çarşı pazarı kalabalık, Müslüman olmasına rağmen camisi fazla olmayan bir şehir. Dar sokaklı eski mahalleleri arasında dolaşıyoruz, mis kokulu kebapçıları ve küçük otantik lokantaları, tarihi tren istasyonu, Emevi Camii, nargilecileri, tatlıcıları ve fotoğrafçılara çok da katı olmayan sıcak insanı ile Şam aklımda hep güzel bir şehir olacak kalacak.

emevi-mosque

Çölün gelini Palmyra

3.günümüzde Palmyra antik kentine geçtik. Dedeman grubunun henüz işletmeye yeni başlattığı ve antik kente bir kaç km mesafede olan Otelde konakladık. Palmyra , dünya mirasları arasında bir kent, çölün ve kervan geçiş güzergahının tam ortasında olması kenti önemli kılmış, “Çölün Gelini” denilen Palmyra ‘nın tarihi M.Ö. 2.000li yıllara kadar gidiyor. Yunanlılar, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar , Osmanlı İmparatorluğu… Gün batarken ve sabahın erken vakti bu güzel antik kentin sokaklarında yürüdüm, fotoğraf çektim…

palmyra-syriapalmyra-syria

Gece çölün ortasına kurulmuş büyük bir çadırda, Lübnanlı bir kadın şarkıcının sahne aldığı bir eğlenceye katıldık. Çadırın bir tarafında erkekler, bir tarafında kadınlar oturuyordu, ama ortam gayet hareketli ve neşeli idi, hemen her masada nargile içenler vardı,menü meze- kebap çeşitleri ve lezzeti ile İstanbul’daki kebapçılardan farksızdı, şarkıcının ise sahne kostumu ( siyah deri dar pantolon, yüksek topuklu ayakkabılar, ince triko bir kazak) ve performansı etkileyici idi.

Su değirmenli Hama

hama-syriaaleppo-halep-syria

4. ve son günümüzde Halep’e varmadan yolumuz üzerindeki Hama şehrine uğruyoruz. Kocaman ağaç su değirmenleri ile ünlü ülkenin büyük şehirlerinden biri Hama. Asi nehri kıyısında kurulmuş şehrin geçmişi M.Ö. 10 yy a kadar uzanıyor. 1516’da ise Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. 1918 -1946 yılları arasında İngilizlere bağlı olan şehir 1946 da Suriye yönetimine geçmiş.

Su Dolabı anlamına gelen adını 14.yy da yapılmış, dünyada eşi olmayan su değirmenlerinden almış Hama. Türkülere şiirlere konu Dertli Dolap da bu su dolaplarından geliyor.

Efsane şehir Halep

Ve Halep’teyiz. Dış cepheleri sarı taşla kaplı binaları, Şam’a nazaran daha düzenli ve geniş caddeleri, büyük kapalı çarşısı, heybetli kalesi ile Halep Şam’dan daha zengin görünüşlü ve daha kalabalıktı. Halep için 1 gün elbette yetmedi, neredeyse bir günümüzü Kapalı Çarşı’da geçirdik, mevsim itibarı ile hava erken karardığından çarşı çıkışında gezemedik ama bu durumu olumluya çevirmek için kendimizi bir tatlıcıya attık. Suriye tatlı , meze ve kebapta Gaziantep ve Urfa’ya rakip olabilecek bir potansiyele sahip, lezzet açısından ise başabaş, hatta daha iyi bile diyebilirim… Suriye’de humus hastası oldum dahi diyebilirim.

Share.

Yorum Yap

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.